About Us

We must explain to you how all seds this mistakens idea off denouncing pleasures and praising pain was born and I will give you a completed accounts of the system and expound.

Contact Info

123/A, Miranda City Likaoli Prikano, Dope United States

+0989 7876 9865 9

info@example.com

Neden Sanakin®?

Özel geliştirilmiş Sanakin® Teknolojisi sayesinde, hastanın kanından elde edilen otolog, Otolog Sitokin Zengin Serum (ACRS) elde edilir. Yüksek tolere edilebilirliği sağlamak için, hiçbir suni katkı maddesi kullanılmamaktadır. Bu serum ile vücuttaki her türlü enflamasyon tamamen otolog şekilde tedavi edilebilir. Teknolojinin bir diğer avantajı ise kişinin kendi rejenerasyon güçlerinin etkinleştirilmesidir. Buradaki odak noktası pozitif interlökin ve büyüme faktörlerinin elde edilmesidir, bunlar enflamasyon sürecine etkili biçimde müdahale eder, durdurur ve ardından rejenerasyonu tetikler.

 
SANAKİN® yardımıyla yapılacak bir tedavinin sayısız avantajı vardır:

• Son derece doğal bir yöntemdir ve diğer tedavi yöntemleriyle karşılaştırıldığnda güvenirliği tartışılmaz.
• Vücudun kendi rejenerasyon güçlerini destekler.
• Yan etkisiz tedavi şansı ile aşırı doz olasılığı ortadan kalkmaktadır.
• Yaşam kalitesinin iyileştirilmesini sağlar.
• Her endikasyon için karmaşık olmayan kullanım şekli ile tedavinin kolayca uygulanması mümkündür.
• Hızlı uygulama imkânı ile hasta konforu benzersizdir.
• Doktor tarafından kişiye özel tedavi seçeneği geliştirilebilir.

 

Sayfanın diğer bölümlerinde SANAKİN® kullanımının temelini açıklayan kapsamlı bir genel bakış bulabilmektesiniz.

Bu bölümlerde çeşitli endikasyonlarda SANAKİN® kullanımına da değinilmiştir. 

Sitokinler

Sitokin ağı

Sitokinler

Sitokinlerin incelenmesine yönelik ilk çalışmalar, bağışıklık sistemi ve kan hücrelerinin biyolojik süreçlerinin anlaşılabilmesi için yapılan çalışmaların ayrılmaz bir parçasıdır.

Bağışıklık sistemi vücut sağlığına zarar verecek her türlü etmene karşı hızlı ve güçlü yanıtlar oluşturur. Bu son derece etkili yanıt süreci, immün sistemde görev yapan hücrelerin yanı sıra, bağışıklık hücreleri arasında sinyal iletiminde görev alan, aynı zamanda organizmanın diğer sistemlerinde de birçok olaya müdahale eden protein grubu sayesinde gerçekleşir. Örneğin, sitokinler (lenfokin veya interlökin olarak da adlandırılırlar) beynimizdeki sıcaklık merkezlerini kontrol ederken diğer yandan, iltihaba yanıt veren maddeleri de ak ve ederler ve sinir sistemine mesaj gönderen haberci molekülleri de tetiklerler.

Sitokin molekül ailesi, neredeyse insan vücudunun her yerinde aktif olan, şaşırtıcı derecede yüksek sayıda üyeden oluşur. Spesifik hücreler tarafından oluşturulurlar ve bu hücrelerin çevrelerine salınırlar. Salındıkları doku lokasyonlarında, ya kısmen engelleyici ya da kısmen uyarıcı etkiler sağlayarak, komşu hücreler arasındaki etkileşimleri düzenlerler. Bu açıdan, hormonlarla karşılaştırılırlarsa, hormonların sinyal iletimini vücudumuzda çok daha uzun mesafede bulunan dokularda gerçekleştirdikleri düşünülmelidir. Ayrıca sitokinler, farklı hücreler tarafından oluşturulabilir ve birçok farklı dokuda etkilerini gösterebilir.

İnsan organizmasının hır tür zararlı etkene karşı iki p savunma mekanizması vardır. Bağışıklık yanıtu, hücresel tip ve humoral tip olmak üzere iki bölümden oluşur. Hücresel immünitenin temel yapı taşları; lenfosit, monosit, makrofaj, doğal öldürücü (natural killer) hücreler, antijen sunan hücreler vb. olup, humoral immünitenin asil üyeleri ise immün globülinlerdir.

Sitokinler:

  • Peptid ya da glikoprotein yapısında maddelerden oluşan karmaşık bir sistemdir.
  • Uyarılmış lenfosit, monosit – makrofaj ve diğer bazı hücrelerden salgılanırlar.
  • İmmün ve enflamatuar olaylara katılan hücrelerin etkinliklerini arttırırlar.
  • Çeşitli immün hücrelerin uyarılmasını sağlarlar.

Biyolojik Etki Prensibi

Enflamasyon; mikroorganizmaların veya toksinlerin hücrelere zarar vermesinin önlenmesi ya da hasar sonucu oluşan nekrotik ve ölü dokuların uzaklaştırılmasına yönelik, organizmanın devamlılığı için geliştirilmiş koruyucu bir yanıttır. Enflamasyon kan damarları ve lökositlerin önemli rol oynadığı karmaşık bir olaydır. Enflamasyonun vasküler ve hücresel reaksiyonları, çeşitli hücreler tarafından üretilen veya bazı plazma proteinlerinden kaynaklanan mediatörler tarafından başlatılmaktadır. Mikroorganizmalar, toksinler, nekrotik hücreler, mekanik ve kimyasal ajanlar ve hatta hipoksik durum bile inflamatuar mediatörlerin salınıp enflamasyonun başlamasına sebep olabilir. Normal şartlar altında yanıtın sıkı kontrol edilmesi daha fazla hasar oluşmasını önler ve hasarlı dokular temizlenirken, hastalık durumlarında oluşan patolojik enflamasyon ise ekstrasellüler matriks harabiye ne ve organ disfonksiyonuna neden olmaktadır. Enflamasyon; uyaranın özelliğine, ilk uyaranı elimine etme konusunda oluşturulan yanıtın yeterliliğine ve oluşan doku hasarına bağlı olarak akut ve kronik olabilir. Akut enflamasyon hızlı başlar, süresi kısadır (birkaç saat-birkaç gün), önemli özelliği ödem ve lökositlerden zengin doku infiltrasyonudur. Akut enflamasyonda ilgili ajan uzaklaştırılınca oly sona ererken yanıtın yeterli olmadığı duurmlarda kronik faza ilerleyebilir. Kronik enflamasyon akut enflamasyonu takip edebilir ya da sinsice başlayabilir. Süresi daha uzundur, dokularda lenfosit ve makrofaj hakimiyeti, vasküler proliferasyon, fibrozis ve doku yıkımı ile karakterizedir. Enflamatuar yanıt; ilgili ajan ortamdan uzaklaştırıldığında sonlanır ama bu süreç onarımla iç içedir. Bu olay devam ederken onarım süreci de başlar fakat etken tamamen uzaklaştırıldıktan sonra parenkimal ve bağ dokusu elemanlarının rejenerasyonu ile tamamlanır. Bazı durumlarda enflamasyon zarar verebilir, vücuda zararlı etkenleri uzaklaştırmaya yönelik olarak geliştirilen ekanizma normal dokuları da zedeleybilir. Enflamasyonun kişinin kendi dokularına karşı geliştiği veya yeterince kontrol edilemediği durumlarda da bazı hastalıklar ortaya çıkabilmektedir.

Sitokinlerin Sınıflandırılmaları

Sitokinler fonksiyonlarına veya kaynağına göre farklı kategoriler halinde sınıflandırılabilir ancak çok farklı hücreler tarafından üretilebilmeleri ve birçok farklı hücreyi etkileyebilmeleri nedeniyle sınıflandırma girişimlerinde sınırlamalar yaşanacağı akılda tutulmalıdır. 1. Temel Pro-inflamatuar Sitokinler Bunlar, İnterferonlar, Tümör nekrozis faktör (TNF), interlökin-1 (IL-1) ve IL-6’ dan oluşur. Çoğu hastalık patogenezinde en önemli pro-inflamatuar sitokinlerden biri olan IL-1’in birçok biyolojik aktivitesi bulunmaktadır ve inflamasyonda sentezlenen birçok geni regüle eder. IL-1, aktive edilmiş mononükleer fagositlerden, dokuda bulunan monosit, makrofaj, lenfosit, nötrofil ve fibroblastlar tarafından sentezlenir. Bununla beraber, keratonositler, endotelyal hücreler de dâhil olmak üzere uygun şekilde uyarıldıklarında birçok farklı hücreden de sentezlenebileceği bilinmektedir. 2. Temel Antiinflamatuar Sitokinler a) İnterlökin – 4 (IL-4) b) İnterlökin – 10 (IL-10) c) İnterlökin – 11 (IL-11) d) İnterlökin – 13 (IL-13) e) Transforming Growth Factor – Beta (TGF-β)

İnterlökin-1 (IL-1) Ve Interlökin-1 Reseptör Antagonisti (IL-1Ra)’ in Rolü

IL-1 sitokin ailesinin pro-inflamatuar ve anti -i nflamatuar akviteye sahip 11 üyesi vardır. Bu aileden en kapsamlı şekilde incelenen sitokinler; iki pro-inflamatuar agonistten (IL-1α ve IL-1β), iki reseptör IL-1R1 ve IL-1R2, bir yardımcı protein IL-1RAcP ve doğal olarak oluşan bir antagonist yani IL-1 reseptörü antagonis (IL-1RA) dir. IL-1α ve IL-1β insanlarda sırasıyla %26 ve %45 amino asit ve nükleotit homolojisi gösterir. IL-1 α ve β benzer biyolojik etkilere sahiptir. İnterlökin – 1β, birçok enflamatuar sürecin aktivasyonu, akut faz proteinlerinin ekspresyonunun indüklenmesi ve nöroimmün tepkilerde işleve dâhil olmak üzere çok sayıda biyolojik etkiye sahiptir. Bu sitokinlerin tümü kronik enflamatuar hastalıklar ile ilişkili olmasına rağmen, IL-1β, kronik enflamatuar hastalıklarda enflamasyonun birincil aracısı gibi görünmektedir İnterlökin-1Ra, iyi karakterize edilmiş iki formda bulunur: hücre içi IL-1Ra ve hücre dışı IL-1Ra. İnsan keratonositlerinin ve diğer epitel hücrelerinin yapısal olarak hücre içi IL-1Ra ürettiği bulunmuştur. Bununla birlikte, bir lider dizinin olmaması nedeniyle, hücre içi IL-1Ra, hücre içi sitoplazmada kalır ve potansiyel işlevi hala bilinmemektedir. Yalnızca makrofajlar, monositler, nötrofiller, endometriyal hücreler ile diğer hücreler tarafından üretilen hücre dışı IL-1RA, kanonik bir sinyal peptidine sahiptir. Hücre dışı IL-1Ra, IL-1R1’e bağlanarak, IL1β için rekabetçi bir antagonist görevi görür. IL-1 reseptörü (IL-1RA), IL-1R’yi bağlayan ancak IL-1RAcP’yi bağlamayan, böylece reseptörün aktivasyonunu önleyen endojen bir ligantdır. IL-1RA ayrıca IL-1R için IL-1α veya IL-1β’den daha yüksek bir affiniteye sahiptir ve aktif sitokinlerin bağlanmasını bloke ederek pro-inflamatuar IL-1 sinyalini sınırlamaya hizmet eder. IL-1’i, özellikle IL-1β’ yi bloke etmek, artık “otoinflamatuar” hastalıklar olarak adlandırılan enflamatuar sendromlar için bir tedavi standart haline gelmiştir. Düşük IL-1β seviyelerinin enflamasyonu indükleyebileceği sonucuna varılabilir, ancak doğal IL-1Ra’nın varlığı enflamasyonu sınırlamak için yeterlidir. IL-1Ra sağlıklı deneklerin dolaşımında 100-300 ng/ml aralığında bulunurken, IL-1β aynı kişilerde standart ELISA yöntemleri ile kolayca saptanamayacak kadar az miktarda, pikogram/mililitre aralığındadır.

Tümör Nekroz Faktörü Alfanın (TNF-α) Rolü

Tümör nekroz faktörü, inflamatuar süreçlerde yer alan bağışıklık sistemine ait bir sinyal molekülüdür. Tümör nekroz faktörü, hepsi akut faz proteinlerini aktive eden bir grup sitokinin parçasıdır. Makrofajlar tarafından salınır ve diğer sitokinlerin salınımı, apoptoz, hücre çoğalması, hücre farklılaşması gibi çeşitli süreçleri tetikler. Tümör nekroz faktörü öncelikle makrofajlar tarafından salınır, ancak aynı zamanda küçük bir dereceye kadar mast hücreleri, lenfositler, endotel hücreleri, miyokardiyal hücreler, lipositler, fibroblastlar ve sinir hücreleri tarafından da salınabilir.

Farklı etkilere sahiptir:
Hipotalamus üzerinde: • Korkotropin salgılacı hormonun (CRH) dağılımı • İştah azaltma • Ateşi tekleme Karaciğer üzerinde: • Akut faz proteinlerinin giderek daha fazla salınması • İnsülin direncinin, insülin reseptörlerini fosforile ederek arrılması. Nötrofilik granülositlerin kemotaksisi Makrofajlar üzerinde: Fagositozun uyarılması Uzun bir süre boyunca aşırı TNF-α konsantrasyonunun varlığı, kaşeksiye neden olabilir. Bu, vücudunda tümör bulunan bazı hastalarda da gözlenebilir. Tümörlü hastalarda aşırı TNF-α salınımının bulunması, teşhiste tümör belirteci olarak da kullanımını sağlamaktadır. TNF-α, inflamatuar süreçleri tetiklediğinden, klinik olarak otoimmün reaksiyonlar ortaya çıkabilir: romatoid artrit, ankilozan spondilit, psöriasis, psöriak artrit, inflamatuvar barsak hastalıkları (Crohn, ülseraf kolit gibi.) Bu hastalıklar ve bunlara bağlı sendromlar, bir TNF-α inhibitörü vasıtasıyla tedavi edilebilir. İnfliksimab gibi monoklonal ankorlar, golimumab veya etanercept gibi sitokin bağlayıcı droglar tedavide kullanılabilir. TNF-α, ekstrasellüler matriksi yok eden proteinazların üretimi ve kıkırdak oluşumunun baskılanması gibi, IL-1 ile benzer etkiler göstermektedir. Moleküler düzeyde, IL-1, TNF-a’dan 100 ila 1000 kat daha güçlü enflamatuar etki yarar. TNF-α ve IL-1’ in aynı anda bir ekleme enjekte edildiği düşünülürse, sonuç, tek başına bir sitokinin etkisini çok aşan yüksek bir kıkırdak bozulması olacaktır. TNF-α’nın akut inflamasyona neden olduğu, interlökin-1’in ise inflamasyonun ve kıkırdak erozyonunun sürdürülmesinde anahtar rol oynadığı yapılan hayvan deneylerinde kanıtlanmışr. IL-1 ve TNF-α, kondrositleri prostaglandin E2 (PGE2), nitrik oksit radikalleri (NO) ve bir dizi başka ürün sentezlemesi için uyarır ve bunun sonucunda kondrositlerin katabolik ve anabolik faaliyetlerini düzenler. Ek olarak, TNF-α ve interlökin-1, pozif geribildirim düzenlemesi ile birbirlerinin üremlerini karşılıklı olarak indükler. IL-1 ve TNF-α, büyüme faktörleri, interferonlar, lökotrienler veya diğer interlökinler gibi maddelerle etkileşime girerek karmaşık bir ağ oluştururlar. Sistemini oluşturan maddelerin heterojenitesine rağmen, bu ağ sistemi son derece hassas bir denge içindedir. Bu dengeli sistem sayesinde doku yapısı üzerinde büyük bir etkiye sahiptir; geri bildirim düzenlemeleri ile kıkırdak ve sinovyal hücrelerin işlevleri de kontrol edilmektedir. Fizyolojik koşullar alnda eklemlerin metabolizması çok düşüktür. Sitokinlerin etkileşimi ve IL-1 ve TNF-α aracılığıyla hücrelerin metabolik akviteleri artmaktadır. Örneğin osteoartrie, metabolizma hızının sürekli artmasıyla katabolik metabolizma, anabolik metabolizmayı domine eder.

Tablo 1: Sitokin ağı üyelerinden örnekler.

Büyüme Faktörleri

Hücre biyolojisi büyüme faktörlerini, bir hücreden diğer bir hücreye sinyal ileten ve böylece bilgi taşıyan proteinler olarak tanımlar. Ayrıca, “sinyal proteinleri” olarak çok çeşitli hücre içi süreçleri düzenlerler ve özellikle çok hücreli organizmaların gelişiminde rol oynarlar.

Büyüme faktörleri – kısaca GF – hücre proliferasyonu ve/veya öncü hücrelerin (progenitör hücreler) veya kök hücrelerin somatik hücrelere farklılaşmasında
etkisi olan proteinlerdir.

Al büyük büyüme faktörü ailesi vardır:

• FGF ailesi (Fibroblast Büyüme Faktörü)
• TGF ailesi (Dönüştürücü Büyüme Faktörü)
• Hedgehog
• Wingless
• Delta and Serrate
• Ephrine

Büyüme faktörleri ya salgılanır – yani hücreler tarafından çevrelerine verilir – ya da membran kararlıdırlar. Membran-kararlı büyüme faktörleri hedef hücrenin reseptörleri tarafından algılandıkları zaman etkilerini göstermeye başlarlar. Sadece ilgili büyüme için spesifik reseptörü taşıyan hücreler faktör (ligand)
sinyale tepki verebilir. Ligandına bağlandığında, reseptör – hücre içindeki konformasyon değişikliği ile – daha fazla sinyal yoluyla sonuçlanan bir sinyal
üretir. Bunun sonucunda genlerin aktivasyonu veya deaktivasyonu gerçekleştirilir.

Farklı Sinyal İndüksiyonlu Büyüme Faktörleri

Farklı sinyal indüksiyonlarına sahip çok sayıda büyüme faktörü de bilinmektedir. Örneklenecek olursa:

 

• Fibroblast Büyüme Faktörü (FGF)
• Dönüştürücü Büyüme Faktörü (TGF)
• Trombosit Türevli Büyüme Faktörü (PDGF)
• Epidermal Büyüme Faktörü (EGF)
• Granülosit-Makrofaj Koloni Uyarıcı Faktörü (GMCSF)
• Vasküler Endotel Büyüme Faktörü (VEGF)
• İnsülin benzeri Büyüme Faktörleri (IGF)
• Hepatosit Büyüme Faktörü (HGF)
• İnterlökin-1 beta, -8 (IL-1 beta, IL-8)
• Sinir Büyüme Faktörü (NGF)
• Hematopoek Büyüme Faktörleri: Eritropoien ve Koloni Uyarıcı Faktörler,
örneğin G-CSF

 

 

Büyüme Faktörleri – Otolog Peptid Kontrolünde Çok Çeşitli Hücre Fonksiyonları

Peptidler biyokimyasal araştırmaların ilgi odaklarındandır çünkü birçoğu insan vücudundaki düzenleyici işlevleri gerçekleştirmektedir. Büyüme faktörleri, aynı zamanda genç organizmaların gelişimini kontrol eden ve ilerleyen yaşam döngüsünde, iyileşme süreçleri ve onarım mekanizmalarından sorumlu olacak
olan maddelerdir.

Büyüme faktörleri, farklı uyaranlar tarafından oluşturulur, uyarılır veya dağılır. Reseptörleri ile olan etkileşimleri hücrelerde basamaklı sinyal etkileşimlerini tetikler ve bunun sonucunda genlerin akvitelerini seçici olarak regüle ederler.

Fibroblast Büyüme Faktörü (FGF)

Fibroblast büyüme faktörü; vaskülarizasyonu, kolajen sentezini, yara kontraksiyonunu, matriks sentezini ve epitelizasyonu smüle eder.

FGF reseptörleri, dış hücre zarlarında yüzeyel olarak bulunmaktadırlar ve FGF bağlandıktan sonra sinyaller hücrenin içine ilerler. Bu tarz reseptörlere transmembran reseptörler de denir. Hücre bölünmesine, farklılaşmasına veya göçüne neden olurlar.

FGF-1 bu ailenin en belirgin temsilcisidir. FGF-1 sadece fibroblastların proliferasyonundan sorumlu değildir aynı zamanda kolajen sentezinden de sorumludur. En önemlisi, kan damarlarının iç yüzeyini kaplayan endotel hücrelerinde de bulunmalarıdır. Yeni damar oluşumu – anjiyogenez üzerinde çok önemli bir etkisi bulunur. Bu süreç, yara iyileşmesi ve doku onarımı için oldukça önemlidir.

Keratinosit Büyüme Faktörü (KGF), FGF-7

Keratinositlerin yarayı kapladığı ve epitelizasyonu oluşturduğu yara iyileşmesi döneminde görev alır.

Dönüştürücü Büyüme Faktörü (TGF)

TGF sitokin ailesine dâhildir. Sitokinler ayrıca farklılaşma, büyüme ve bağışıklık reaksiyonları gibi hücre fonksiyonlarını da düzenler ve uyarır. TGF, sırayla birkaç alt aileden oluşur. Örneğin, TGF-α, tümör hücreleri tarafından ürelirken, TGF-β, yara iyileşmesinde rol oynar.

 

TGF-β (Dönüştürücü Büyüme Faktörü β)

• Yara izinin alanını, derinliğini azalr.
• Korkoidlerin neden olduğu yara iyileşme bozukluklarını tersine çevirir.
• Fibroblastların çoğalmalarını destekler.
• Kolajen sentezini uyarır.
• Monositler tarafından FGF ve PDGF salgılanmasını teşvik eder.

 

TGF-α (Dönüştürücü Büyüme Faktörü α)

• Mezenkimal, epitelyal ve endotelyal hücreleri uyarır.

İnsülin benzeri Büyüme Faktörü (IGF)

IGF-1, kanser gelişimi, hücre proliferasyonu ve apoptozun inhibisyonu ile bağlantılı bu grubun bir temsilcisidir.

Hepatosit Büyüme Faktörü (HGF)

HGF, fibroblastlar tarafından kolajen sentezini arrır ve yara iyileşmesinde hücre bölünmesini hızlandırır.

Melanosit Uyarıcı Hormon (MSH)

MSH’ ler, çeşitli biyolojik süreçleri kontrol eden sinyal molekülleridir. Örneğin, α -melanosit uyarıcı hormon (α-MSH), pigmentlerin gelişimini indükler.

Trombosit Türevli Büyüme Faktörü (PDGF)

PDGF, kan trombositleri tarafından salınan çeşitli faktörlere bölünür. Yara iyileşmesi ve fibroblastların bölünmesinde görev almaktadır. Özellikle embriyonik dönemde daha yoğun olarak bulunurlar.

• Kolajen sentezini, vaskülarizasyonu ve fibroblast bölünmesini uyarır.
• Makrofajları ve nötrofilleri aktive eder.
• β -TGF’yi etkinleştirir.
• Kök hücrelerin dokuya ulaşmasını sağlar.

Granülosit Makrofaj Koloni Uyarıcı Faktörü (GM-CSF)

Yine bu grubun bir parçası olan G-CSF ve M-CSF faktörleri gibi, GM-CSF’ de fagositler arasında sayılan nötrofilik granülositlerin ve makrofajların gelişiminden sorumludur.

Vücudun kendi sinyal proteinleri arasındaki dengesizlik, zarar verici
interlökin-1 artışına , doku hasarlarına, ağrıya, enflamasyona ve ödeme yol açar. İnterlökin-1’in doğal antagonist ise interlökin-1 reseptör antagonistdir.

Sanakin® yardımıyla elde edilmiş vücudun kendi serumu, hastanın kendi kanından elde edilmiş daha yüksek konsantrasyonlu doğal antagonist ve aynı zamanda önemli büyüme faktörlerini içerir. An enflamatuar sitokin ilgili reseptöre bağlanır. Böylece zarar verici sitokinin dokuda bulunan hücre alanlarına erişmesine engel olunur.

Doğal antagonist sitokinler belirgin bir enflamasyon önleme etkisine sahiptir ve büyüme faktörleri ile birlikte hasarlı dokunun rejenerasyonunu destekler. Denge yeniden sağlanır, böylelikle enflamasyon geriler.

Çeşitli İnkübasyon Süreleri İçin İnterlökinin Enflamasyonu Önlediğine Dair İspat

Farklı inkübasyon sürelerine göre IL-1α, IL-1β, IL-6, TNF-α ve IL-1Ra sitokin konsantrasyonlarının belirlenmesi

Hedef
Sanakin® tıbbi ürün kullanımı ile sitokinlerin, otolog serum içeriğinde artan konsantrasyondaki varlığının tespiti hedeflenmişr. Bu sayede doktorlara, enflamasyon nedenli hastalıkların tedavisinde, otolog serum kullanımı ile etkin şekilde tedavi etme imkanı sağlanır. 1–3 saatlik inkübasyon sonrasında, serum içerisindeki enflamasyonu önleyici sitokinlerin kantitatif ölçümünün daha fazla olmasıyla birlikte aynı zamanda enflamasyonu tetikleyen sitokinlerin değerlerinde de düşüş tespit edilmiştir.

Metod
• 4 hastadan 40 ml otolog venöz kan alınmasını takiben:

Grafiksel değerlendirme ve açıklama (Grafik 1)

İşlenmemiş Kan: İnkübasyona tabii tutulmayan ve Sanakin® tıbbi cihaz kitinin içine konulmamış kan, venöz kan alımında kullanılan kan alma tüpü ile hemen
santrifüj edilmiştir.
1. 1–3 saatlik inkübasyon sonrasında oluşan serumun içerisinde yüksek konsantrasyonda enflamasyonu tekleyici sitokinin bulunmadığı ispat edilebilmiştir.
2. Ayrıca, inflamasyonu önleyici sitokin IL-1Ra, 1 saat sonra 3 kat ve 3 saat sonra da 4,5 kat daha fazla konsantrasyonda elde edilebilmiştir.

• İnterlökin-1 Reseptör Antagonis (IL-1Ra), vücua İnterlökin-1 (IL-1) için doğal önleyici molekül olarak ortaya çıkar ve İnterlökin-1 (IL-1) tarafından tetiklenen enflamasyon süreçlerinin regülasyonunda önemli bir rol oynar.

• Etkisi, İnterlökin-1 (IL-1)’in etkisini durdurmaya dayanır ve bu etkiyi de İnterlökin-1 (IL-1) yerine hedef hücrede İnterlökin Reseptörüne bağlanmasıyla ve bu sayede İnterlökin-1 (IL-1)’in bağlanmasını bloke etmesiyle gerçekleştirir.

Grafiksel değerlendirme ve açıklama (Grafik 3)

Grafiksel değerlendirme ve açıklama (Grafik 3)

İşlenmemiş kan: İnkübasyona tabii tutulmayan ve Sanakin® tıbbi cihaz kinin içine konulmamış kan, venöz kan alımında kullanılan kan alma tüpü ile hemen santrifüj edilmiştir.
• IL-1β yüksek etkili bir sitokindir, genel olarak enflamasyon mediatörleri kapsamına girmektedir.
• IL-1β etkisi Interlökin-1α ile aynıdır.
• IL-1β, İnterlökin-6’nın açığa çıkmasını tetikler.
• Bu grafikte de, her iki inkübasyon süresinde pro-inflamatuar IL-1β artışının olmadığı görülmektedir

Grafik 4
* Kan, tıbbi ürün Sanakin® içerisine aktarılmıştır ve hemen santrifüj edilmiştir.

 

Grafiksel değerlendirme ve açıklama (Grafik 4)

İşlenmemiş kan: İnkübasyona tabii tutulmayan ve Sanakin® tıbbi cihaz kinin içine konulmamış kan, venöz kan alımında kullanılan kan alma tüpü ile hemen santrifüj edilmiştir.

• IL-6, organizmanın enflamasyon reaksiyonunu düzenleyen interlökinler kapsamına girmektedir.
• Sağlıklı kişide plazma içerisindeki IL-6 konsantrasyonu yaklaşık 1 pg/ml’dir.
• Grafik, IL-6’nın 1,5 – 2 pg/ml değerleri arasında hareket ettiğini belirgin şekilde göstermektedir. Değerlendirmede interlökinin kritik değere sahip olmadığı belirlenmiştir

Grafik 5
* Kan, tıbbi ürün Sanakin® içerisine aktarılmışr ve hemen santrifüj edilmiştir

Grafik 5
* Kan, tıbbi ürün Sanakin® içerisine aktarılmışr ve hemen santrifüj edilmiştir

Grafiksel değerlendirme ve açıklama (Grafik 5)

İşlenmemiş kan: İnkübasyona tabii tutulmayan ve Sanakin® tıbbi cihaz kitinin içine konulmamış kan, venöz kan alımında kullanılan kan alma tüpü ile hemen santrifüj edilmiştir.

• TNF-α, bağışıklık sisteminin çok fonksiyonlu bir sitokindir. Lokal ve sistemik enflamasyona kalmaktadır.
• TNF-α’nın normal değeri 0–25 pg/ml aralığındadır, burada ölçülen değerler normal aralıktadır.

Sanakin® Bir Serum – Sayısız Tedavi Alanı

Sanakin® tıbbi ürününün kullanımı sayesinde, hastanın kanından otolog bir serum elde edilir:

 ACRS ( Autologuos Cytokine Rich Serum = Otolog Sitokin Yönünden Zengin Serum). 

Bu serum, inflamasyonu önleme ve doku yenilemeye yönelik yüksek konsantrasyonlu, anti-inflamatuar sitokinler ve büyüme faktörleri içerir. İşleme tabii tutulmamış doğal seruma göre, çok daha fazla miktarda anti-inflamatuar interlökin ve büyüme faktörü içeren bu serum, ihtiyaç duyulan dokuda inflamasyon karşı etki gösterir aynı zamanda doku onarımını da sağlar. Sanakin® ACRS, farklı uzmanlık alanlarında görev yapan hekimlere, endikasyona özel çözüm sunar.